bugün

entry'ler (762)

ebubekir sifil

bu adam bir programda, herkesin din ile ilgili konuşamayacağını zırvalamış, ardından ruhsatı nereden aldıysa kendisini dinin sahibi ilan etmiş haddini ve kendini bilmez birisidir. sen kimsin allah'ın, kul olmak vasfıyla da benim veya başkasının dininin sahibi oluyorsun bu bir, adı barış olan bir dini anlatırken bu kadar suratsız, hiddetli olacaksan git evinde kendi kendine takıl ya da aşağılanmayı maharet sayan talebelerinden, sevenlerinden başkasına bir şey anlatma bu iki, ehl-i sünnet anlayışı din demek değildir; isteyen inanır isteyen inanmaz üç, buhari gibi imam-ı azam'a iftira atmış bir saray soytarısının yazdığı kitaptan başka sermayesi olmayan adamlar din adına ahkam kestiği için bu ümmetin burnu boktan çıkmıyor dört, tüm insanlığa gönderilmiş bir dinin, okumamak, düşünmemek gibi hıyarlıklarla bu gibi zevat eline kalmış olması ayıbı da tüm kendine müslüman diyenlere yeter bu da beş.

şiire gazele

azeri mahnıları genel olarak çok çok güzeldir. şiire gazele de bunun en güzel örneklerinden birisidir elbette. azeri söyleyiş tarzına uymasa da ahmet kaya versiyonuysa gerçekten enfestir. alkolle birleşirse adamı yamultur; aman diyeyim.

ihsan arslan

bbc türkçe'ye verdiği röportaj dolayısıyla partisi tarafından disipline sevk edilen eski diyarbakır milletvekili, eski mazlum-der başkanı, akp milletvekili ali ihsan arslan'ın babası. cumhuriyet, laiklik, misak-ı milli, pkk ve demokrasi konusundaki geçmiş hezeyanlarına hiç girmeden başka bir şeye dikkat çekmek istiyorum. röportajdaki bir ifadesi bence önemli "Bilgi de güç de para da insanı şımartabiliyor. Bizi bir dönem iktidar şımarttı desem…" kendisine bu konuda kesinlikle katılıyorum ancak bu bağlamda patronu olduğu aslan yapı'nın akp döneminde yürüttüğü faaliyetler, aldıkları ulusal ve uluslararası ihale / işler dolayısıyla ne diyeceğini açıkçası merak ediyorum. zira kendisi ve ailesi de akp'nin 18 senelik iktidar sürecinde oldukça zenginleşmişlerdir.

osman durmuş

başlık altında kendisiyle ilgili medyadan gördükleri manipüle haberlerden etkilenip coşmuş pek çok yazarın zırvalarını okudum. kendisi genel cerrahtı. hayatı boyunca hiç bir hastasından bıçak parası namına kuruş almadı. bu ülkede bakanlık yapanlar arasında paraya tenezzül etmeyen nadir isimlerden birisiydi. öyle ki evlatlarına torpil yaptırıp bir yerlere bile yerleştirmedi. şimdi şunu yaptı bunu yaptı diye höyküren dangalakların hayal bile edemeyeceği kadar beyefendi, saygılı ve düzgün bir insandı. akp döneminden başka bir dönemi yaşamamış sözlük ahalilerinin kendisi hakkında yazdığı zırvalıkları görse gülüp geçer, yazanı görse karşısına alır gayet düzgünce gerekçelerini anlatırdı.
maalesef entry -dili geçmiş zamanla yazılmak zorunda kaldı; zira kendisi vefat etti. allah mekanını cennet eyler umarım. varsa hakkım helali hoş olsun. o da helal eder umarım demiyorum zira bu ülkenin insanları ne kadar nankör olsalar da kendisinin ülkesinin insanına hakkını helal edeceğinden şüphem yok.

kadir mısıroğlu

iddiaya göre rıza nur, kendi kaleme aldığı ve muhtemelen ruhsal buhranları ve izmir suikastı davasında adı geçmediği halde yurt dışına kaçacak kadar bozuk olan psikolojisi nedeniyle gelişen ölüm korkusu yüzünden her yerinden tutarsızlık akan hatıratını, vefatından belirli bir süre geçtikten sonra yayınlaması şartıyla british museum'a veriyor. burada pek çok uzmanın yorumu çok net rıza nur'un bu şartının temelde iki dayanağı olabilir diyorlar. ilki türkiye cumhuriyeti'nin kendisini cezalandıracağından duyduğu korku, ikincisi ise hatıratında saçmaladığı konularla ilgili dönemin tanıklarıyla yüzleştirilirse rezil olacağını bilmesi.

memlekette bolca bulunan müptezel cahillerin "üstad"(!) diye hitap ettiği, deli raporlu kadir mısıroğlu her gün sövüp saydığı hristiyan aleminin başat gücü ingiltere'den, artık hangi hizmetinin karşılığıysa, nasıl oluyorsa bu hatıratı alıyor ve başlıyor sular seller gibi saçmalamaya. bu üstadçı tayfanın kitapla, okumayla, dahası tefekkürle pek arası olmadığından, kafasına fes takınca osmanlı olduğunu sanan cühelanın, rıza nur'un olduğu iddia edilen hatırata dayanarak gazi mustafa kemal atatürk'e saydırmasının verdiği sevinçle buna üstadlık makamını layık görüyorlar. bu tayfanın diğer üstadı kim? Demokrat partiden yalvar yakar aldığı paralarla iyi bir şairken berbat bir ideolog olma hezeyanına kapılan necip fazıl kısakürek. Neyse konumuza dönelim. bu üstad (!) ve taifesi öylesine osmanlıcı, öylesine müslüman (!) ki, atatürk'e, milli mücadele kadrolarına sövmelere doyamıyorlar. bu arada her konuda bir kitap yazdığını söyleyen fesli amcayı tarih camiasında adam yerine koyan ne sağdan ne soldan ne ortadan doğru düzgün tek tarihçi olmamasını da okuma yazmaları ve düşünme yetileri sınırlı olduğu için idrak edemiyorlar. memlekette tüm dünyadaki tarihçilerin üstadlarından olan halil inalcık diye biri varmış, fuat köprülü varmış, ilber ortaylı varmış, ismail hakkı uzunçarşılı varmış, reşad ekrem koçu varmış ne fayda. bu müptezel cahiller için tarihçi dedin mi isim belli üstad(!).

mustafa kemal, kemalizm, cumhuriyet tabii ki eleştirilebilir. tıpkı monarşi, osmanlı, padişahların eleştirilebileceği gibi. ancak her şeyden önce kendisini mümin sanan insanda biraz edep olur. çünkü mümin dediğin insan düşmanına dahi annesi şöyle namussuzdu, cinsel yönelimi böyleydi gibi aşağılık ifadelerle saldırmaz. hele ki bu iftiraları gerçekliği son derece tartışmalı bir hatırata dayandırarak yapmaz, azıcık allah korkusu varsa yapamaz. islam hukukunda bir kadının iffetiyle ilgili iddiada bulunanların bunu nasıl ispat edeceğini bile bilmeyen, ama ne hikmetse kim bu dünyadan kafir gider, kim mümin olarak ölür fetvası verebilen bu adamın ve bu adamın peşinden, sırf atatürk'e sövdü diye koşturanların namussuzluğu, şerefsizliği ve insan sıfatından yoksunluğu bu sebeple aşikardır.

hasan onat

Hakkının helal edersin umarım hocam. Mekanın cennet olsun inşallah. Geriye kaldı Mehmet Azimli, Sönmez Kutlu, Mustafa Öztürk Hocalar. Allah onlara sağlık versin, uzun ömür versin.

haluk kırcı

"oruçtum, zikire inanırım" gibi islamik söylemlerin yanında peynir ekmek gibi yalan söyleyen katil. mehmet ağar'ın nikah şahitliği tesadüfmüş, kendisini hiç tanımazmış, ilk kanı döken solcularmış, abdullah çatlı'yı kötü bir şey yaparken hiç görmemiş. senin ben kalıbına tüküreyim. ayrıca türk edebiyatı ve sinema konusundaki aforizmaları da ayrıca güzel. ha son olarak 5 kişiyi öldürdüğünü itiraf eden, gerçekte ise kaç kişinin katili olduğunu en iyi kendisi bilen bu insanımsı günahım varsa cezasını allah verir diyor. artık mahşerde anlatırsın "bir savaşın içerisindeydik, öyle olması gerektiğine inanıyorduk" falan diye.

osmanlı nın çöküşünün sebepleri

osmanlının çöküş nedeni imparatorluk çağının sona ermesidir. aynı döneme baktığınızda avusturya - macaristan imparatorluğu, rus çarlığı, alman imparatorluğu gibi diğer imparatorluklar da modernizmin o dönem neredeyse tüm dünyaya dayattığı yeni ekonomik düzen, fikirsel altyapı ve toplumsal dönüşüme ayak uyduramayarak, daha doğrusu ayak uydurması mümkün olmadığından çökmüştür.

isteyen bu başlık altında bir sürü argüman sayabilir; matbaanın geç gelmesinden tutun da askeri modernleşmenin bir türlü gerçekleşememesine, ittihat terakki'nin alman imparatorluğunun birinci dünya savaşının kazanan tarafı olacağına inanarak imparatorluğu savaşa sokmasından, osmanlıcılık ideolojisinin çökmesine, din taassubunun gelişimin önünü tıkamasından, ulusçuluk fikrinin önlenemez yayılışına kadar.
Bunların hepsi bu sistemin miadını doldurmasının alt başlıklarıdır ki, bir çoğu da yanlış tahliller ve önermeler içerir kanımca.

durumun istisnası gibi görülen büyük britanya imparatorluğu ise aslında istisna değil imparatorluk çağını sona erdiren gelişmelerin kaynağı ve öncüsüdür. sanayi devrimi, protestanlık (weber'in protestan ahlakı yaklaşımı), anayasal düzen gibi günümüz dünyasını şekillendiren pek çok etken bu yapıdan doğmuştur.

grup yorum

ya sorsan askerliği bedelli yapmış ya da bedelli parası biriktirmeye çalışan, memleketin birçok yerini rüyasında bile görmemiş, 50 kelimelik dağarcığıyla türkçe konuştuğunu sanan dangalak sürüsü, her başlığın altına bir şey yazmak zorunda değilsiniz. öleni sevmiyor olabilirsiniz (ki neyi sevdiğinizi bilebilecek idrake bile sahip olmadığınıza eminim); o zaman da susun ki adam sanmaya devam edelim. bir insan ölmüş, fikri öyledir, böyledir ama en azından bir fikri var. bizim gibi ılık götlü, düzen çomarı değil diye sövmek de ne oluyor. ben de fikirlerine katılmıyorum ama bir insan öldü diye de sevinmiyorum allah'a bin şükür. azıcık insan olun, biraz tefekkür edin. ne oldu yani helin bölek ölünce yeriniz mi ferahladı, memleket mi kurtuldu, borçlarınız mı azaldı?

geceye bir türkü bırak

(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=wXEoqbmIGJ4)

sevip unutamamak

aşk, tek heceli diye öyle kolay harcanacak söz değil be dostum. kim kaybettiğini fark etmemiş ki biz bulduğumuzda sahiplenelim.

sevip unutamamak

zamansız, mekansız, tarifsiz, çaresiz durumdur. ağırdır; her bünye kaldıramaz. her şarkı, her şiir, her türlü alkol kanatır yarayı. "vardır bunda da bir hayır"dan gayrı teselli cümlesi yaren olmaz bu duruma. o yarenlik de biçaredir lakin, tek sırtlanamayacağı için eşlik eder insan evladına. onunla başlayan yokluk, genellikle ölene kadar eşlik eder. cinsiyetsizdir; kadını erkeği yoktur ve hafızanın en gelişmiş halidir. bir an, bir şarkı, bir renk, en sıradan bir mekan tekrar tekrar kanatabilir yarayı. velhasıl zordur ama her kula da nasip olmaz. mecnun, aslı, sezen abla ve niceleri aynı yolun yolcusudur. derdin ipekleşmiş, dermanın keçeleşmiş halidir. onların bu halidir samimi gelen, destanlaştıran, yas gibi şarkılar yazdıran onlara.

3 ocak 2020 kasım süleymani nin öldürülmesi

Suriye'ye "Arap Baharı" ayarı çekilmeye başladığında bir iddiam vardı: "Esad'ı yıkmak için 3'ncü dünya savaşını göze almak gerekiyor". iddiamın arkasındayım. Aşağıda argümanlarımı sıralayayım okuyanlar kendisi değerlendirsin.

Kasım Süleymani anlaşılan simgesel bir isim. Ama konuyu sadece iran - ABD eksenine çekmek ahmakça. iran, dolaylı olarak Rusya demek. Rusya, iran'ın ABD tarafından ezilmesine asla izin veremez. Suriye'de de aynı nedenle bu denli aktif oldu. Suriye düşseydi sıra iran'a gelmiş olacak ve Rusya için çember daralacaktı. Sonuçta Esad yerinde duruyor, yani Rusya - iran ikilisi batı ittifakını Suriye'de gömdü. Üstelik o Rusya 90'ların sonunda ekonomik ve askeri olarak iflas etmiş Rusya'ydı.

2000'lerin başından itibaren ABD ve Batı ittifakı önce Irak'a girişti. Rusya o sırada iflasın ardından kendini toparlamaya çalışıyordu. Bu süreç, petrol fiyatlarının yükselmesi, Putin'in oligarklara hakim olmasıyla beklenilenden kısa sürdü; çünkü Rusya Sovyetler deneyiminin getirisi olarak teknoloji geliştirebilen, silah sanayisi güçlü ve zengin doğal kaynaklara sahip bir ülkeydi. Irak'ta istediği gibi at koşturan ABD için 2004 - 2005'te güzel günler sona erdi. ilk raund Ukrayna'da oldu. Soros destekli "Turuncu Devrim" Rusya'nın gazabıyla karşılaştı ve havalı isminin dışında bir iz bırakamadan sahneden çekildi. Ardından 2008'de ABD Gürcistan'ı NATO'ya almaya kalktı. Rusya buna Gürcistan'a girerek cevap verdi ve ABD'yi bir kez daha rezil etti. 2011'de sıra Suriye'ye geldi. Başlangıçta Batı ittifakı Tunus, Mısır ve Libya'daki gibi kısa sürede bir başarı geleceğini düşündü. Hatta Türkiye'de ki bazı salaklar 3 günde Emevi Camii'nde namaz kılacaklarını bile iddia ettiler. Ama zaman geçtikçe Rusya ve iran olaya ağırlığını koydu ve sonuçta Esad hala koltuğunda oturuyor. Bu süreçte Rusya, iran vasıtasıyla Yemen ve Irak'ta da etkinliğini artırdı ve sokulmak istendiği çemberi darmadağın etti.

Bu gün gerçekleşen saldırıyla ABD Kasım Süleymani'yi öldürerek moral kazanmış olabilir ama Ortadoğu'da ipleri ele geçirmek noktasında bu saldırının etkisi abartıldığı gibi olmayacaktır. iran, halkını teskin etmek için üst perdeden intikam yeminleri edecek, hatta destek verdiği gruplar vasıtasıyla Irak, Lübnan veya Suriye'de saldırılar düzenleterek (Hatta belki Kasım Süleymani Tugayı adıyla yeni bir grup kurularak) perde arkasından rövanş almak isteyecektir. Ama Rusya'nın onayı ve desteği olmadan topyekün bir saldırıya girişmesi mümkün değil. ABD de işi daha fazla tırmandıracak bir güce ve etkinliğe sahip olmadığı için Trump'ın twitter hezeyanlarıyla olayı bir süre daha devam ettirdikten ve iç kamuoyunda bu saldırı oya devşirildikten sonra yavaş yavaş unutulacaktır.

Sonuç olarak Rusya son 15 senede, Ortadoğu'da ABD'nin elini ayağını kırmışken, ABD Rusya'yı tıraş bile edememiştir.

hasan izzettin dinamo

savaş ve açlar romanı esasen kendi hayat hikayesidir. okursanız gerçek yokluğun ne olduğunu görürsünüz. açlıktan ölen kardeşlerini, aylarca mezbahadan atılan hayvan bağırsaklarını yiyerek yaşamalarını, tıpkı bugün gibi zenginler askerden yırtarken garibanların cepheye sürülüp, ailelerinin toplum tarafından nasıl görmezden gelindiğini, aşağılandığını, yetimhanelerin şehit çocukları için nasıl kurtuluş olduğunu anlarsınız. okurken hırs basar insanı, sinirleri bozulur bu kadar da olmaz, olmamalı diye.

Devamı öksüz musa'dır. aynı sefaletin devam romanıdır. o sefaletten öğretmen çıkmayı başaran bir çocuğun hayat mücadelesidir. hayatta kalmayı başarmış, farklı yetimhanedeki kız kardeşleridir.

Velhasıl bu adamın kitapları okunmalıdır, okutulmalıdır.

Hadi diğer kitaplarını da yazalım son olarak.

romanları:
kutsal isyan (sekiz cilt, 1966-1968)
ateş yılları (1968)
savaş ve açlar (1968)
kutsal barış (yedi cilt, 1972-1976)
öksüz musa (1973)
musa'nın mapushanesi (1974)
koyun baba (1976)
musa'nın gecekondusu (1976)
açlık (1982)
türk kelebeği (1981)
adalet sıtması (1983)
anadolu'da bir yunan askeri (1988)

öykü:
savaşta çocuklar (1981)

anıları:
6-7 eylül kasırgası (1971)
2. dünya savaşı'ndan edebiyat anıları (1984)
tkp ve aydınlar (1989)

şiirleri:
adsız kitap (1931)
deniz feneri (1937)
karacaahmet senfonisi (1960)
özgürlük türküsü (1971)
mapushanemden şiirler (1974)
sürgün şiirleri (1975)
gecekondumdan şiirler (1976)
çoban şiirleri (1982)
nazım'dan meltemler (1989)
tuyuğlar (1990)

arifiye tank palet fabrikasının satılması kararı

Türkiye'nin petrol türevi ürün ihtiyacı 5 tane Petkim gerektirirken Petkim özelleştirildi; şimdi Socar bu işi yapıyor. Liberal ekonominin atası Hollanda bile telekomünikasyon şirketini stratejik kurum olarak sınıflandırıp yabancıya satışına yasak getirirken biz Türk Telekom'u Lübnanlılara sattık. Tekel yaklaşık 200 bin ailenin geçim kaynağıyken özelleştirdik; Adıyaman, Bitlis gibi ekonominin zaten kötü olduğu bölgelerimizdeki insanları Ankara, istanbul, izmir'e göçe zorladık.

Özelleştirmeyi kavramsal olarak savunanlar bu kurumların zarar ettiğini, 1 kişinin yapacağı iş için 5 kişinin çalıştığını falan söylerler genelde. Dolayısıyla bu kesim için çözüm özelleştirmedir. Yani biz devlet olarak kurumlarımızı denetlemekten, potansiyeli olan işletmelerin modernizasyonunu sağlamaktan, iK politikasını düzeltmekten aciziz ama sattığımız sermayedarlar o kadar mahir ki bunu başarırlar mantığı hakim. Öyleyse bu sermaye sahipleri kendi markalarını kursunlar, istihdam yaratsınlar, bu fabrikalar da onlarla rekabet etmek için kendine çeki düzen versin ya da batsın yok.

Peki özelleştirme yaparken milli ekonomi gözetilsin, alternatif özelleştirme modelleri geliştirilsin o da yok. Bizde maalesef özelleştirme demek demirbaşı 5 lira tutan yeri 3 liraya, hazırdaki siparişi 5 lira eden yeri 10 liraya, yıllık karı 5 lira olan yeri 50 liraya satmak olarak gerçekleşiyor. Şimdi Sakarya'daki fabrikayı da bu mantıkla sattığımız aşikar. Allah bunu yapanlara yeniden utanabilme duygusunu yaşamayı nasip etsin. Kanuni'nin defnedilirken elini kefen dışında bırakma vasiyetini birileri birilerine anlatsın.

chplilerin abd mandasına girmek istemesi

Bu Tuncay özkan'ı hiç sevmem, kapitalistin tekidir de; adamın dediklerinden abd mandasına girmek istediğini nasıl anladın? hangi cümlesinde böyle bir şey söylüyor? belli ki dinlediğini anlamaktan bile acizsin. ya sizi insanlıktan hiç mi nasip almadınız? bu kadar utanmaz nasıl olunabilir gerçekten anlamam mümkün değil. allah sizin gibiler varken bu ülkeye yine iyi acıyor, başımıza yıkmıyor.

sen misin müslüman? müslüman yalan söyler mi, iftira atar mı? sen ne için bunları uyduruyorsun onu yaz. trollük için kaç para alıyorsun, ya da hangi hak sahibinin yerine torpille bir yerlerde işe yerleştirildin onu anlat.

cuş havası

Sözleri Köroğlu'na ait çok güzel bir eser. Musa Eroğlu Dedem Korkut albümünde seslendirmiş ama Haluk Levent yorumunu daha çok sevdim. Sözleri de şöyle:

bizim illerin beğleri
yakar kandili kandili
içip aslana dönerler
kadeh döndürü döndürü

hem içerler hem kanarlar
düşmana meydan ararlar
arap atlara binerler
boyun sündürü sündürü

çürüdü gönlüm çürüdü
içerden yürek eridi
beğlerin kolu yoruldu
kılıç döndürü döndürü

köroğlu der ki duruldum
nice dillerden soruldum
at yoruldu ben yoruldum
güzel bindiri bindiri

türk olmakla övünmek

2017'de herhangi bir ırka mensup olmakla övünebilen insanlar olduğunu görmek üzücü tabi. ne yani aynı adamlar olarak alman olsanız ya da gürcü, ya da ermeni, ya da arap utanacak mıydınız? insan seçmeden, emek harcamadan sahip olduğu sıfatlarıyla övünmez. daha doğrusu insan olan bunu düşünemez. türk müyüm? evet. övünüyor muyum? hayır. türk olmakla ilgili bir problemim mi var? hayır. sadece türküm işte. ama arnavut olsam onunla da sorunum olmazdı.

en etkileyici ayetler

"ve ileyhi turceune" "ve ona döndürüleceksiniz". Dünya gurbetinin bitişini müjdeleyen, bütüne ulaşmayı, bir olmayı, yani tevhidi anlatan ayetlerdendir.

inönü olmasaydı olabilecekler

II. Dünya Savaşı'na hiç girmeden aşağıdakileri sıralıyorum. inönü olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı. Ha hataları yok mudur, var tabi. Ama burada lise bilgileriyle abuk subuk önermelerle tarihe mâl olmuş birini boklamaya çalışmak da en hafifinden hıyarlık.

1939 - Ergani Bakır işletmesi hizmete girdi.

1939 - Karabük Demir Çelik Kok Fabrikası üretime başladı.

1939 - istanbul'da yabancıların işlettiği Tramvay Şirketi tesislerini hükümete devretti.

1939 - istanbul'daki Tünel işletmesi tüm tesislerini hükümete devretti.

1939 - Bursa ve Mersin elektrik tesisleri devletleştirildi.

1939 - Adana Elektrik Şirketi devletleştirildi.

1939 - Sivas Demiryolu Makinaları Fabrikası kuruldu.

1939 - Aydın'da 4000 köylüye toprak dağıtıldı.

1939 - istanbul'da iETT kurıldu.

1939 - Fransız askerleri Hatay'dan çıkartıldı, Hatay Türkiye'ye katıldı.

1939 - Karabük Demir Çelik Fabrikası Yüksek Fırınları hizmete girdi.

1939 - Ankara Havagazı Şirketi devletleştirildi.

1939 - Karabük Demir Çelik Boru Fabrikaları hizmete girdi.

1939 - Milli Piyango idaresi kuruldu.

1939 - Unkapanı Atatürk Köprüsü açıldı.

1939 - ilk Türk denizaltısı Haliç'te denize indirildi.

1939 - Sivas - Erzurum demiryolu açıldı. (Cumhuriyetin ilk 15 yılında yapılan demiryolu 3.000 km.ye ulaştı.)

1939 - Tekirdağ Şarap Fabrikası hizmete açıldı

1940 - Kozabirlik kuruldu.

1940 - Türk Petrol Şirketi kuruldu.

1940 - Köy Enstitüleri kuruldu. (Toplam sayısı 21'i bulan köy enstitüleri 1954 yılında Adnan Menderes Hükümeti tarafından tamamen kapatıldı.)

1940 - istanbul Radyo istasyonu hizmete girdi.

1940 - Ereğli Kömür işletmesi kuruldu.

1940 - Haliçte yapılan ikinci Türk denizaltısı donanmaya katıldı.

1940 - Taksim Gezi Parkı istanbul'da açıldı.

1940 - Eğitim amaçlı Halk Odaları kuruldu. ilk etapta 141 Halk Odası açıldı.

1940 - Ankara'da Milli Halk Kütüphanesi Açıldı.

1940 - Garp Linyitleri işletmesi kuruldu.

1941 - Gebere Barajı açıldı.

1941 - Petrol Ofisi kuruldu.

1941 - Türk Hava Kurumu Ankara'da uçak fabrikası kurdu.

1941 - THY Yurtiçi uçuş merkezlerini 11'e çıkardı.

1941 - Elazığ'da Cüzzam Hastanesi açıldı.

1942 - Ankara Etimesgut'ta üretilen ilk Türk uçağı deneme uçuşları yaptı.

1942 - Türk Devrim Tarihi Enstitüsü kuruldu.

1942 - ilköğretim seferberliği başladı.

1942 - Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.

1942 - Dalaman ve Hatay Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu.

1942 - Bursa, Denizli, Mersin, Çorum ve Urfa'da Kız Sanat Enstitüleri açıldı.

1942 - ilk büyük Türk ilaç fabrikası Eczacıbaşı ilaç Fabrikası Levent'te açıldı.

1942 - Atatürk Devrim Müzesi açıldı.

1943 - Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsası Kanunu kabul edildi.

1943 - Zonguldak - Kozlu demiryolu açıldı.

1943 - istanbul'da Atatürk Bulvarı açıldı.

1943 - Ankara'da Gençlik Parkı açıldı.

1943 - Diyarbakır - Batman Demiryolu açıldı.

1943 - Seyhan Regülatörü açıldı.

1943 - Sivas Çimento Fabrikası açıldı.

1943 - istanbul Yüzme ihtisas Kulübü kuruldu.

1943 - istanbul'da Yıldız Parkı açıldı.

1943 - Ankara Fen Fakültesi açıldı.

1944 - Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) kuruldu.

1944 - izmit Klor Alkali Fabrikası hizmete girdi.

1944 - izmit Selüloz Fabrikaları işletmeye alındı.

1944 - Türk Hava Kurumu'nun Ankara'daki uçak fabrikasında 140 eğitim uçağı, ambulans uçakları ve çok sayıda planör üretildi. (Ankara, Kayseri ve Eskişehir'deki Uçak ve Uçak Motoru Fabrikalarının tamamı 1950'li yıllarda Adnan Menderes hükümeti tarafından kapatılmıştır.)

1944 - izmit'te Gazete ve Sigara Kağıdı Fabrikası açıldı.

1944 - Yeşilköy'de yerli sermaye ile üretilen ilk Türk özel yolcu uçağının denemesi yapıldı.

1944 - Anıtkabir'in temeli atıldı.

1944 - istanbul Teknik Üniversitesi (iTÜ) kuruldu.

1944 - Mersin Limanı hizmete açıldı.

1944 - Gaziantep Havaalanı açıldı.

1944 - Fevzipaşa - Malatya, Diyarbakır - Kurtalan demiryolu hizmete girdi.

1944 - Sakarya'da Ziraat Alet ve Makinaları Fabrikası üretime başladı

1944 - izmir'de Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu açıldı.

1945 - Şirketi Hayriye devlet tarafından satın alındı.

1945 - Türkiye Birleşmiş Milletler'e kurucu üye olarak katıldı.

1945 - iskenderun Limanı hizmete girdi.

1945 - Türkiye ilk defa yerli ampul üretimine başladı.

1945 - Balıkesir, Van, Rize, Erzurum, Erzincan ve Çankırı'da lise ve enstitüler açıldı.

1945 - Çiftçiyi ve Köylüyü Topraklandırma Kanunu kabul edildi.

1945 - Ormanlar koruma amacıyla devletin mülkiyetine geçti.

1945 - istanbul -Londra, istanbul - Paris uçak seferleri başladı.

1946 - iş ve işçi Bulma Kurumu kuruldu.

1946 - işçi Sigortaları Kurumu yürürlüğe girdi.

1946 - istanbul - Ankara arasında yataklı tren seferleri başladı.

1946 - Ankara Üniversitesi kuruldu.

1946 - Elazığ Tekel Şarap Fabrikası açıldı.

1946 - istanbul ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti kuruldu.

1946 - Türkiye'nin ilk çok partili seçimleri yapıldı.

1947 - Heybeliada Senatoryumu hizmete girdi.

1947 - istanbul Açıkhava Tiyatrosu açıldı.

1947 - işçi ve işveren Sendikaları Kanunu kabul edildi.

1947 - Palu - Genç demiryolu açıldı.

1947 - Türkiye Dünya Sağlık Örgütüne üye oldu.

1947 - Rize Çay Fabrikası hizmete girdi.

1947 - Eskişehir Demiryolu Takım Fabrikası hizmete girdi.

1947 - istanbul'da inönü Stadyumu açıldı.

1948 - Köprüağzı - Maraş demiryolu açıldı. (Açılan son demiryolu hattı oldu, 1950 DP-Adnan Menderes hükümetinden itibaren demiryolu yapımları durduruldu.)

1948 - Çatalağzı Termik Santralı hizmete girdi.

1948 - Türkiye Milli Talebe Federasyonu kuruldu.

1948 - Milli Kütüphane hizmete girdi.

1948 - Ankara Etimesgut'ta kurulan Uçak Motor Fabrikası hizmete girdi.

1949 - Porsuk Barajı açıldı.

1949 - Emekli Sandığı kuruldu.

1949 - Türkiye insan Hakları Bildirgesini onayladı.

1949 - Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü kuruldu.

1949 - istanbul'da Kartal- Yalova araba vapuru hattı açıldı.

1949 - Sümerbank Ateş Tuğla Fabrikası Filyos'ta açıldı.

1949 - Muş'ta Alparslan Devlet Üretme Çiftliği kuruldu.

1949 - Murgul Bakır işletmeleri üretime başladı.

1949 - Türkiye Avrupa Konseyi'ne kabul edildi.


Not:

1: 1923 - 1950 arasında tüm bu eserler yaratılırken ve yatırımlar gerçekleştirilirken tek kuruş bile borç alınmamıştır. Borç alınmadığı gibi Osmanlı'nın bıraktığı Düyun-u Umumiye borçları da ödenmiştir.